METİNLER

Ana Sayfa / METİNLER

Çizgi, Renk ve Ahenkle Bir Forma Estetik Anlam Yüklemek !

Ümit Yaşar Gözüm*

Bir Dışavurumcu/Eksprestyonist Şenol Sak Sanatına Balık Formu Üzerinden İzdüşüm…

Resim sanatında kurgunun, kompozisyonun önemi kadar estetik ve plastik bir değere dönüşmesi de önemlidir. Şenol Sak’ın tek bir formdan hareketle estetize edilmiş plastik değer üretmesinde resim sanatının teknik ilkelerinden ödün vermemesinin ve yetkinliğinin payı büyük.
İnsanlığın tarihi serüveninde yakından bildiği üç dişil güç deniz, balık ve sanat.. Bir deniz kızı masalına tanıklık edersiniz onun çalışmalarını seyrederken. Eğer bilginiz varsa bu gezinmelerde mitolojinin Balık Tanrıçası Hatmehit’in bin bir kılığa bürünmüş güzelliğiyle bütünleşirsiniz.
Belki de Şenol Sak’ı “Balıkta gönlü olanın diyarı derya imiş” deyimindeki sisli denizde yüzen, sudan daha berrak, kutsanmış bir varlığın peşinde koşturan şey balık imgesi üzerinden içselliğini dışa vurma isteğidir.
Dile kolay, 1990’lardan günümüze balık formlu kompozisyonlarıyla dünyayı dolaşmak ve tutku gibi resmetmek! Ancak ruhunu okyanusların dalgalarında dinginliğe eriştirecek insanların seçeceği bir yol.
Sanatçının balıkla bu denli ilişik olmasının ardında bir çok neden vardır. Evrensel bir değer olan balığa farklı mitolojiler farklı anlam ve görevler yükleyerek kutsamışlardır.
Bunların içinde en anlamlısı hafızası üzerine bir çok deyim türetilmişken, Kelt mitolojisinde yüklenen bilgelik anlamıdır. Afrika’da rahmi simgelediği için, Fenikeliler, Asurlulur ve Çinlilerde doğurganlık sembolüdür. Antik Roma’da değiştirme ve dönüştürme gücüyle kutsallaştırılmıştır.
Sanatçı, alt dünyaların kuşu balıkla ne anlatır bize; zaman denilen sarmalın, denizin altından kendi sesini dinleyerek akıp giden yer altı nehri gibi sürekliliği mi? Yoksa devinimin yarattığı sonsuzluğa ulaşma tutkusunu mu? Ya da bir balığın kurnaz ve kıvrak bir hareketle oltanın ucundan denize atlayışının yarattığı coşkuyla karışık hüznü mü ?
Bu yüzden Sak, sanatta mesaj kaygısı olmadığına inanan sanatçılarımız arasındadır. Sanatçının izleyiciyi yönlendirmek yerine kendini bulacağı bir seçme iradesiyle karşı karşıya bırakması öznel bir tercih.
Balık resimleri çizmeye adanmış bir idealistin sanat serüvenine eşlik ettiğinizde anlayabileceğiniz çok yönlü deniz ve balık kurgulamalarıyla karşılaşırsınız.
Sürekli yeni formlar arayışında olması ve bunu geliştirerek sürdürmesi sanatçının araştırma ve kurgu gücüne dayanır. Çizdiği her balık ötekinden farklı biçim ve renkler taşır.
Bir sanatçının tarihsel süreçte iz bırakma isteği onu zengin bir uzmanlaşmaya yöneltir. Sak’ın balık formu üzerine yoğunlaşması ve onu dünyanın farklı yerlerine kadar uzanarak çizmesi bu anlamda zengin bir bellek oluşturmayı düşünmesindendir.
Sak’ın sanatında çok anlamlı ve katmanlı bir figürdür balık. Mitolojinin ve düşünce tarihinin varoluşsal dört elementinden birisidir su ve toprak gibi dişil bir elementtir.
Sanatçı, resimlerini kaligrafiyle bütünleştirerek farklı bir derinlik ve evrensel bir yol izlemektedir. Sanatçı Türk resmini Avrupa, Amerika, Afrika ve Asya gibi dünyanın farklı kıtalarında evrensel bir yolculuğa çıkarıyor.
Kişisel başarılarının kaynağı bu alanda yılmadan verdiği çabalardır. Onun bilgiye adanmış değişim algısına tanık oldukça Mevlana’nın ‘Balığa denizden başkası azaptır.’ sözünü hatırlarım. Öyle ki, Paris merkezli Art Resillience’ın kuruluşunda yer almakla kalmayıp burada ‘Sanatta Hareketlilik ve Esneklik’ vurgusu üzerine çalışmalar yapıyor.
Son yıllarda bir dünya atlası etkisi yaratan balık formlarına pul yerine mikroçipler eklediğini görüyoruz. Bu da bizi Sak’ın felsefi yönelişleri kadar, anlam bilimsel öğeleri de resmine taşıyarak iletişim çağının varoluşumuz üzerinde yarattığı derin ikilemlere dikkatimizi çekiyor.
Sak balıklarını spatul etki yaratan güçlü lekelerle mekandan bağımsız olarak resmetmekte. Onun sıcak, parlak ve zıt renklerle aynı zeminde yarattığı ahenk sanatçının renk skalasındaki yetkinliğini gösteriyor.
İnsan üzerinde sürekli coşku yaratan renklerle izleyiciyi etkilemekle kalmaz, duygularıyla resmin gizemlerinde dolaşmaya ve keşfetmeye davet eder. Bu yanıyla da düşüncenin girdaplarında dolaşmanın doyumsuz tadıyla buluşturur.
Balıkları bazen çok yıldızlı mavi bir gökyüzünde süzülürken, bazen deniz atlarına eşlik eden pullarıyla resme dönüşür. Kimi resimlerinde Piri Reis’in dünya haritasında yer imgesi olarak balık formunu, dünyayı anlatmak için de kaligrafiyi kullandığını düşünmekten alamazsınız kendinizi.
Düşünce Tarihinin, Sanat Felsefesinin vazgeçilmez estetik ve güzellik arayışını Sak’ın balıklarında görebiliyoruz.
Sak, kalbini ve fırçasını yumuşatmasının erdemin anlam bilimsel yanı olduğuna inanır. Mekandan bağımsız dediğimiz resimlerinin zeminini su olarak düşündüğümüzde, izleyiciyi içine çeken çok renkli bir doğurganlığa göndermeler içerir. Somut bağlarından kopardığı ve içsel bir forma büründürdüğü figürü öznel çizgi gücüyle dönüştürür resme.
Onun balıkları Leibnic’in ‘Monad’ları gibidir, hepsi balık ama hepsi farklı bir denizin ve düşüncenin birer temsilcisidir sanki.
Şenol Sak resmine eleştirel izdüşüm yapacakların, sanatçıyı deniz, su, balık üçgenine hapsetmeden felsefi arka planı ve mitolojik zaman sorgulamaları kapsamında değerlendirmek doğru olacaktır.
Sak’ın resminin menzili bir ressamın kurgusal tartışmalarının ötesinde sanat ortamımızın bakış ufkunu da irdeler. Tuvalin iki yüzü arasında bir geçiş çizgisi; sanat için iyi neyse toplum için de odur.
Onun resimleri karşısında ne ressamın mükemmeli yakaladığı duygusuna kapılırsınız ne de izleyicinin kendinden bir parça bulamamasından bahsedersiniz. Ressam sizi karanlık yıkıcı zamanlara okyanusların dibine çağırmaz, aksine anlam vadilerinde gezinmeye davet eder.
Zekayla bütünleşen ruhun bir çağrısı, içkin duygunun dışa vurumudur bu tavır. O sessiz derinliklerin sesi olma yolunda sadece sanatın kalıcılığına inanarak üretiyor.
Ocak-2019

Ümit Yaşar GÖZÜM
*Sanat Felsefecisi,Yazar, Eleştirmen



___________________________________________________________________________________________________
 
 
Şenol Sak, tek bir tutkunun ressamı…

Gökkuşağının bütün ışığı onlara adanıyor, tuvalin bütün boşluğu onları karşılamak için açılıyor, ressamın her bir çizgisi onlara şekil vermekle meşgul: balıklar.
Her zaman, her şeyden daha fazlasını almakla meşgul, belli belirsiz yeniliklerin ardından durmaksızın koşan dünyamızda, bu kararsızlık dünyasında, Şenol Sak, eserlerini tek bir şekille, balıklarla, oluştururken, bir süreklilik, istikrar ve gerçek zenginliğin simgesi olarak ortaya çıkıyor.
Doğada gözler önüne serilip, kendini gizlice bakışlarımıza sunarken, her bir tuvalde, çok renkli, büyüleyici, benekli ya da parlak, güzel ya da rahatsız edici, çeşitliliğiyle başımızı döndüren tek bir şekil hüküm sürüyor: balıklar.
Şenol Sak’ın eserleri, uzun yıllardan beri, sanatçının bütün dünyasını doldurana dek, doğayı tamamen kuşatan bütün sonsuz çeşitliliği çağrıştırarak, tek bir varlıktan, bütün canlılar arasında tek bir canlıdan bahsediyor bizlere - balıklar.
Kompozisyon basit, tek bir şey hüküm sürüyor tuvalde, bazen tek başına sunuluyor, bazen bir grup içerisinde ve her zaman kendi ortamında. Balıklar, kesin ve sağlam hatlarla şekil buluyor, sıklıkla büyük bir çeşitlilik içerisinde kendisini gösteren renkler, bütün açıklıkları dolduruyor. Balıkların rengine bağlı olmak üzere, tuvalin bütün yüzeyini tamamen kaplayan sayısız rengarenk noktalar saçılıyor etrafa. Ressam, halka şeklinde balıkları kapsayan sıvı bir maddenin görünümünü bu şekilde yeniden tasarlıyor.
Şenol Sak’ın resim sergisine katıldığımızda, okyanus tabanında bulunan bir makinenin içinde, bir gözetleme deliğinden, her türlü balığın görkemli hareketlerini izlermiş gibi hissediyoruz kendimizi. Ayrıca, isimleri her bir tuval üzerinde gösterildiğinden, bu balıkları daha yakından tanıyabiliyoruz: kırlangıç balığı, papaz balığı, kurbağa balığı, palyaço balığı…
Harfler, denizin derinliğini arttırmak istercesine, balığın etrafında toplanıyor. Resimde bu şekilde yazı kullanımı, 50’ler ve 70’lerdeki Lettrist hareketine, ancak aynı zamanda karakterlerin bitkilerin ya da hayvanların sunumu ile birbirlerine dolandığı Arap hat sanatıyla karşılaştırılabilir.
Şenol Sak’ın resimleri, her zaman aynı konu ile yeniden başlayan ve sonsuza kadar böyle devam eden, canlı, rengarenk bir dünyadır. Haz-2020

Ksenia MILICEVIC / Paris-Fransa
Yazar, şair, ressam


_______________________________________________________________________________


ŞENOL SAK’ın RESİMLERİ…

Resme gönül veren, bıkmadan, usanmadan kendi resmini yapmaya uğraşan Şenol SAK, akademik eğitiminden başlayarak bütün bildikleriyle – bilmediklerini harmanlayıp doğaya hayranlıkla ve bağlılıkla işe başlamış daha sonra bu çizgisini düşünce yönü ağır basan fantastik resimlerle devam ettirmiştir.
Kendi arayışları, daha sonra öznel biçimlere dönüşerek balık formlarını kurgulamaya başlamış, rahat bir uslüpla zengin renkler kullanarak ritimsel bir çoşku içinde görsel anlatım dilini yakalamaya başlamıştır.
“Rakı şişesindeki balık olsam” dizelerini anımsatırcasına değişik formlardaki balıklarla hızlı ve dinamik kompozisyonlar oluşturmakta ve derinlik etkisini yüzeyselleştirmektedir.
Sanatçıların doğada el uzatmadıkları, fırça atmadıkları bakir bir konu kaldı mı ki!..
Aslında konu bahane değil mi?
SAK’ın resimleri balık formlarının yüzeylerindeki dokusal çizgi ilişkilerinin yardımıyla ayrıca dekoratif etkiler kazanmakta, mekan ilişkileri değişik renklerle sağlanmakta, bu renkler bazen karşıt lekeler olarak resimsel bir etkiye dönüşmektedir.
Ayrıca resimlerinin tonlarında doku ve leke görünümlü el yazısı etkili formlarda kullanmakta,bazen bu yazılar küçük balık formlarıyla gösterilerek hiyeroglif bir yazı etkiside vermektedir.
SAK, son çalışmalarında balık formlarının yüzeylerinde teknolojinin bir yapıtaşı olan ‘mikroçip’ leri kullanarak ‘yapay – doğal, mekanik – biyonik, duyuşsal – bilişsel’ gibi ikilemleride sorgulamaktadır.
Şenol SAK, bu bitmez tükenmez çabalarıyla sıradışı olmaya aday genç sanatçılarımızdandır.

Prof. Erol ÖZDEN
1998-Bolu



Derin Suların Balıkçısı, Ressam, Şenol SAK


Ressam Şenol Sak, ömrünü balık tutmakla değil, balık resimleri yapmakla geçirmiş. Bazı ressamlar çiçek resimleri, bazıları da kuş resimleri yapar. Kimisi testi resimleri, kimisi de şişe resimlerine yönelmişlerdir. Kuş resimleri deyince ilk akla gelen Salih Acar’dır. Kendisi kuşları incelemek için Manyas gölünü mesken tutmuştur. Kuş resimlerinden gelecek kuşaklara çok güzel örnekler vermiştir.
Ressam Şenol Sak’ın resimleri ise allı pullu, değişik biçimlerde, renk cümbüşü içinde. Bana ilk önceleri Bolu-Karadere Ormanları’ndaki küçük mercanları, kırmızı noktalı alabalıkları hatırlattı. Bunlardan Abant Gölü’nde de bulunurdu. Eskiden Abant Gölü’nde alabalık üretme çiftlikleri vardı. Yetişen balıkları göle bırakırlardı. Sak’ın resimleri kırmızı noktalı bu balıkları hatırlattı bana.
Göçebe kuşlar gibi balıklarda dünyanın çeşitli sularında renk renk, şekil şekil ayrı dünyaların yansımalarını görürsünüz. Bizim Şenol Reis de dolamış fırçanın ucuna balıkları onlara renkler dünyasından nasiplerini verip durmuş ve ortaya çok güzel işler koymuş. Gönül istiyor ki o güzelim balıklar günlük hayatımıza da girsin..Tekstilde, seramikte her alanda yaşantımızda yer alsın. Pencere perdelerinde, örtülerde olduğu gibi seramik tabaklarımızda, kapkacaklarda, vazolarda ve toprak işlerinde niye kullanılmasın? Böylelikle yerel motiflerimize verilen önem daha da değerlendirilmez mi? Avrupa’dan gelen hediyelik eşyalarda, toprak işlerinde ve Balkanlardan gelen tabak ve seramik işlerinde bu tarz çalışmalar görmek mümkündür. Fransız ve İngiliz seramiklerinde de buna benzer motifler sıkça işlenmiştir. Ve hala günlük hayatta ki yerlerini korumaktadır. Bir zamanlar değerli hocam Bedri Rahmi Eyüboğlu bey, el baskısı olarak tekstil ve seramikte buna benzer işler yapmıştı.
Bizim Şenol Sak’ın başarılı balıklarını da, gelecekte bu gibi yerlerde gördüğümüzde hiç şaşırmayalım.

Osman Zeki ORAL
Kdz.Ereğli, 2010



Şenol SAK,ın RESİMLERİ ...


Şenol Sak’ın resimleri semantik katmanlar, renk zenginliği, zarif kompozisyonlar, kendine has bir form anlayışı ve özel bir iç şiirsellik barındırır. Onun eserlerini değerlendirilirken bütün bu temel olgular akılda tutulmalıdır.
İlk olarak, Şenol kendine has bir stili ve görsel sanatlara bireysel bir yaklaşımı olan ve devamlı kendini geliştiren bir sanatçıdır. Belli bir form ve kompozisyon dahilinde, tabloları deniz canlılarını, çoğunlukla da balıkları resmediyor. Bu olgu eleştirmenlerini deniz balığının Şenol Sak’ın eserlerinde temel bir konu olduğu sonucuna götürebilir, ama bu tek yanlı bir yaklaşım olacaktır.
Çalışmalarının semantik planı aslında çok daha fazla katman içerir, biz bunlardan sadece en belirgin olanlarına değineceğiz. Sak, tabi ki bize su dünyasını, deniz dünyasını, ve özünde balığı gösteriyor. Bu su hazinesi gerçekten büyüleyici ve Sak’ın bu dünyanın en azından bir kısmını gelecek nesiller için koruma altına almak istediği şeklinde bir açıklamayı akla getiriyor. Bu bakış açısı doğru olmakla beraber, burada durmak yanlış olur, çünkü çalışmalarının semantik katmanları bundan çok daha derindir.
Sak’ın hem sanat akımlarını, hem de (felsefe, estetik, mistik gibi) bağlantılı diğer alanları çok yakından takip ettiğini vurgulamak burada önemli. Hayatın suda başladığı ve hayatın özünün hala orada aktif olduğu kuramını benimsiyor.
Sualtı dünyasını resmederken aynı zamanda varlığımızın katıksız özünü de araştırıyor.
Sak, dünyanın yaratılması konusundaki mitolojilere de oldukça hakim. Dünya su ile ateşin bir araya gelmesinden oluşmuş (bunu eserlerinden bazılarının başlıklarından anlıyoruz). Güneş sistemindeki ilk temel prensip olarak, su kaostan geliyor ve her şeye şekil veriyor. Sualtı şartlarının bir yansıması olarak, Sak kaynağındaki formun içinden çiziyor. Bu şekilde çalışmaları bir form, öz, ve gerçek sanat niteliği kazanıyor.
Bu noktada, Sak’ın çalışmalarının oluşum sürecinin aynı zamanda dünyanın yeniden yaratılmasının bir yansıması olduğuna da işaret etmek gerekir, ateş ile (yeteneği ve ilhamı ile) suyun (sanatın) bir araya gelmesi formu oluşturuyor.
Renk kullanımının kendine has bir özelliği var. Sanatçının renk kullanımını günümüz postmodern resmindeki bazı çağdaş sanat sahneleriyle karşılaştırabiliriz. Sak’ın çalışmalarının günümüz postmodern ve dışavurumcu ressamlarının çalışmalarıyla güçlü bir diyalog içinde olduğunu görmemiz mümkün. Bununla beraber, Sak’ın kendi odak noktasını oluşturduğunu, kendi renk anlayışına sahip olduğunu ve hepsinin ötesinde çağdaş sanat akımlarına kendi katkısını yaptığını vurgulamamız gerekir. Sak bir takipçi değil, çalışmalarıyla çağdaş görsel sanatlara yön veren sessiz bir lider. Renkleri enerji ve duygu dolu, ama bunlar aynı zamanda düşünen renkler - belli bir mesajı iletme kaygıları ve çalışmanın planı içerisinde yerine getirdikleri bir işlevleri var.
Kompozisyonları kusursuz, sanatçıların devamlı peşinde koştukları mutlak güzelliği yansıtmada fevkalade başarılı. Güzellik arayışı sanatçıların antik çağlardan beri değişmeyen çabası. Hepimiz hala neşe, aşk, harmoni, eros… velhasıl güzellik peşinde koşuyoruz.
Sak bütün bunları çalışmalarında bir araya getirmeyi başarıyor, resimlerinin bu kadar büyüleyici ve muhteşem olmasının sebebi de bu. Çalışmaları bizi sürekli cezbediyor ve bu yüzden tekrar tekrar izlemeye, tecrübe etmeye, kucaklaşmaya geliyoruz...

Nikola KİTANOVİC
Poet,Novelist,Artist
Novi Sad/Serbia - 2010



Sunuş

Prof. Dr. Hayri COSKUN

A.İ.B.Ü. Rektörü


Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma direktifini gerçekleştirmek için, bütün gücüyle bu hedef doğrultusunda çalışmayı ilke edinen Abant İzzet Baysal Üniversitesi, kuruluşunun 20. Yılında da yeniliklere imza atmaya devam ediyor.
03 Temmuz 1992 yılında kurulan üniversitemiz, şu ana kadar sayısız sanatçı ve bilim insanını üniversitemizde gururla ağırladı. Yapılan tüm sanatsal ve bilimsel çalışmalar sadece üniversite ortamında değil, halkımızla da paylaşıma sunularak, gelecek kuşaklara bırakılacak kültürel bir miras bilinci oluşturuldu.
20. Yıl etkinlikleri kapsamında Bolu’lu ulusal ve uluslar arası sanatçı Şenol SAK, A.İ.B.Ü. Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Bölümü’nden mezun olan ilk öğrencilerimizden biri olması sebebiyle de, etkinliğimize ayrı bir değer ve önem katmaktadır.
Küratörlüğünü A.İ.B.Ü. Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Alparslan UÇAR’ın üstlendiği sergide, Şenol SAK’ın 1995-2012 yılları arasında gerçekleştirdiği eserlerden oluşan bir seçkiyi üniversitemizde görmekten mutluluk duyduğumu ifade ederken, üniversitemize verdiği sanatsal katkısından dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

Prof. Dr. Hayri COSKUN
A.İ.B.Ü. Rektörü, Kasım-2012



İki dünya vardır bilinen. İlki nesnel, içinde teneffüs edilen, diğeri de sanatçının yarattığı duygularla örülü, renkli, gizemli, sisli ve karmaşık, bazen de su gibi yalın.
Bazen de iddialı... Bir o kadar da sessiz.

Şenol SAK, sınırları zorlamıyor, yeni sınırlar oluşturuyor. “Balık”la özdeşleşen sanatsal kimliği evrensel bir kartvizit artık. O, çağını yansıtmayı, meşgul zihnini, zengin öznelliğini ve güncelerini estetik ve plastik bir tatla aktarmayı biliyor.

Sanatçının asıl derdi ne yaratırsa yaratsın iletişim kurmaktır. Kendisini ifade etmektir. Tanıdık görüntüler ya da alışılmadık imgeler bu yaklaşımla, Şenol Sak’ın resimlerinde izleyiciyle yepyeni entelektüel bir diyalog ve aura kuruyor. Bu diyalektik bizi bazen düşündürüyor, heyecanlandırıyor, alıp yeni diyarlara götürüyor, bazen de bizi hüzne taşıyor.

Balıklarla göz göze gelen izleyici, bu zengin görsel girdaptan kaçamıyor, akışa kapılıveriyor... içindeyiz artık... resme kolayca dahil olunuyor.
O’nun evreni tinsel ve şiirsel bir boyutta... Tıpkı okyanusun derinliği gibi derin, sonsuzluğu gibi sonsuz.

Çünkü O’nun resimlerindeki balıklar, balıklar kadar özgür ve samimi.

Prof. Dr. Alparslan UÇAR

2012, BOLU



BİR RESSAMIN DÜŞÜNDE DENİZ,FIRÇASININ UCUNDA YALNIZCA BALIK OLMAK..

(Sanatçısına Adanmış Denemeler-Şenol Sak)_ Temmuz-2014, Bodrum
Ümit Yaşar Gözüm

Dün yine bir sergide, Gümbet'te ünlü barlar sokağının bittiği yada başladığı yerde, bir Bodrum yaz akşamında, adı gibi MOR bir galeride balık olup duvara asılmak mı keyifli olurdu yoksa seyretmek mi?
Bodrum Gümbette, yeni yılda İstanbul ekolünün açtığı Mor Sanat Galerisi'nde, balık resimleriyle tanınıp dünyaya ün salmış ressamımız Şenol Sak'ın sergisindeyiz.
Bodrum kültür ve sanatı üzerine her yaz gelişimde yazmayı planlıyor ancak, sürekli seyahatlerden ve bürokrasinin girift çarklarında mücadele etmekten usanıp başka sefere diyordum. Şimdi yeni ve büyük bir seferde ikinci yerleşkem Bodrum'dayım ve bütün mitolojik öykülerin ötesinde, zaman'ın durduğu yer üstüne bütün öykülerim.

    Sanatta Ankara ve İstanbul ekollerinin birbirinden çok farklı kültürel algılamaları olduğunu öteden beri, bu işlerin içinde varolduğum günden beri söyler ve bu tezimde zaman zaman yanılmadığımın burukluğunu da yaşarım.
Biz her şeyin büyük ve görkemlisinin sonuca götüreceğine inanırız merkezde. Oysa Ankara'nın taşrası diye baktığımız İstanbul gerçekte, Bizansın,Osmanlının ve nihayetinde Cumhuriyet Türkiyesi'nin entelektüel ve estetik birikimini hep yansıtmıştır.
Gerek ulusal gerekse evrensel değer yaratmakta ve sunmak da ayrı bir maharet ister.İstanbul ekolünde bunu başkasının evinde evsahibi olmanın tadını hissedersiniz. Merkez ise kendi evinde seni misafir yapar çıkarır. İşte böylesi küçük güzeldir ilkesiyle açılmış bir yer Mor Sanat Galerisi. Ama zerafete ve estetiğe evsahipliği yapan bir mekan. Bu tür ruhu olan mekanlarda balık olup, duvara çıkmak belki de açık denizlerin tehlikelerinde yüzmekten ve de insafsız bir balıkçının ağına takılmaktan iyidir.
Sevgili Şenol Sak ile sohbetin bir yerinde, “hep balık çiziyorum.Çünkü özgürlüğün ve evrensel değer olarak bilen bir elin parmakları kadar insanlığın bildiği bir varlığı çiziyorum” dediğinde aklıma, Bodrum dendiğinde ayıramadığım üçlü üstad Bedri Rahmi Eyüboğlu, Halikarnas Balıkcısı ve sevgili Turan Erol gelir. Onlarda ünlü Mavi Yolculuklara ruhlarının özgürlüğünü görmek,el değmemiş koyları keşfedip kendilerini denizde balık, masada balık, mezede balık görmek için çıkmadılar mı?
Şimdi anlama zamanı Şenol Sak'ı: Neden çizdiği her balık ötekinden farklı renklerde, fırçasının ucundan tuvaline düşen her damlanın bir benek olduğunu sormak anlayının haddine düşmez de haddini bilmeyene ne yazar. Ne anlatır bize, zaman'ın, denizin altında yeraltı nehri gibi, sonsuza akışı yada bir balığın kurnaz ve kıvrak bir şekilde oltanın ucundan denize atlayışı?
Sanatçının sınırları bir balığın yeryüzünün bütün denizlerinde dolaşabilmesi, tıpkı insanın evreni kucaklayan aşk çeşmesinden doyasıya içmesi ve idealar aleminde gezmesi gibi. Ruhum balıklar kadar özgür, özgürlüğüm fırçamın ucunda. Düşünmek gerek dostlar biraz düşünmek... Ömrün yirmi yılını balık çizerek geçirmek nasıl bir iştir anlamak gerek. Anlamak gerek otuza yakın sergide balığı tuvale aktarıp duvara çıkarmanın nasıl zor bir iş olduğunu.Ve bilmek gerek özgürlüğün timsali bir varlığı onca yıl çizip özgürlükle özdeşlemenin ne demek olduğunu...
Sanatçı evrensel bir yolculuğa çıkarıyor Türk resmini,uluslararası fuarlar ve festivallerin yanı sıra zorlu bir maratona çıkıyor şimdi.Yolunuz ve fırçanız açık olsun sevgili Şenol Sak...Sevgili Mor Sanat Galerisi
Türkütopya Esintileri-Sanat Eleştiri, Sanatçısına Adanmış Denemeler,

Ümit Yaşar Gözüm

Temmuz-2014 _ Bodrum
Tüm Hakları Saklıdır © - 2008-2024 Senol Sak
There have been 916193 visitors to this websiteThere have been 916193 visitors to this websiteThere have been 916193 visitors to this websiteThere have been 916193 visitors to this websiteThere have been 916193 visitors to this websiteThere have been 916193 visitors to this website